Gümüşhane’nin yüksek rakımlı şirin bir köyü her ne kadar Güneydoğu'da ve Doğu Karadeniz’de kan davaları yakın tarihe kadar devam etmesine rağmen Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde nadirende olsa kan davaları olurdu.

İşte bunlardan biri, husumet sonucu bir akraba haşarat bir kişinin sebebiyet verdiği bir cinayet bir sürü samimi insanı yerinden yurdundan ata topraklarından koparıp bir belirsizliğe perişan olmaya sürüklemiş ve bir akraba suçlu suçsuz köyden sökülüp atıp göç etmek zorunda bırakılmış. Bu kişiler İç Anadolu’da Kızılırmak kenarında bir şehre yakın bir köye yerleşiyorlar bu ailelerden birinin sempatik oğlu Yusuf çok yakışıklı bir delikanlı ocağın bekar evladıdır. Köyde toprakları olmadıkları İçin tarım işlerinde yevmiye ile çalışmaktadır köyün zengini Mehmet Ağa'nın tek kızı vardır ve sonunda ağa kızını Yusuf’a verir ama şartı vardır. Köyden göç etmek, geri gitmemek şartıyla bunun teyidini sözünü alır; nişan düğün derken günler geçer bir müddet sonra Leyla’nın hamile olduğu anlaşılır ama Yusuf akrabalarından bir kısmının kan davası sulh olması sonucu Gümüşhane’ye köye döndüğünü öğrenince içini dayanılmaz bir sıla hasreti sarar. Çok zor durumdadır bunu hamile eşine söylemek çok zordur ama çaresizdir, günlerce gözüne uyku girmez. Vicdanı ile sıla hasreti arasında sıkışıp kalır; sılaya dönme kararı ağır basar eşini beraber götürmek ister lakin eşi Leyla babasının evlilik şartını hatırlatır gitmemesi sözünde durması gerektiğini hatırlatır ama nafile o çoktan kararını vermiştir. Leyla gitmez Yusuf Gümüşhane'ye doğru hasret yoluna düşer. Memleket hasreti hepsinden baskın gelir köyüne geri döner artık herkes için yeni bir dönem başlamıştır.

HADİ OĞLUNU TANI BAKALIM
Yıllar geçer Yusuf köyünde yeniden evlenir yeni eşinden çocukları olur. Ancak bir gün olsun aklından çıkmayan hamile eski eşinin çocuğun doğumundan hiç bir haberi yoktur. Onun merakı ile yollara düşer ve eski eşinin şirin köyüne varır o dönemlerden kalan tanıdık arkadaşları ile buluşur, evladını sorar. Oturdukları yerin yakınında Kızılırmak'ın kıyısında bir yerde sandalla nehiri geçmeye çalışan bir kaç delikanlı gözlerine çarpar onların arasında oğlu da vardır. Arkadaşları heyecanla takılır ve sorarlar: "Hadi oğlunu tanı bakalım" Delikanlılar nehri geçince yanlarına çağırırlar Yusuf, oğlu Bekir’i anında tanır, kan çeker. Arkadaşları Bekir’e babası olduğunu söylerler Bekir ile babası Yusuf kucaklaşırlar. Bekir çok garip olduğa kadar sevinç dolu duygulara kapılır; hoş sohbet, sevinç gözyaşları olaya şahit olan herkes son derece hüzünlü ama bir o kadar da sevindirici buluşmaya tanıklık eder. Yusuf ayrılmak ister ancak oğlu Bekir kesinlikle izin vermez ve birlikte köyün camisinin önüne giderler. Bekir cami yakınındaki evinden annesini alır gelir ve annesine sorar: "Bu adam benim babam mı?" O da "Evet oğlum senin babandır" der. Bekir annesinin elini öper kendi yuvasına gönderir çünkü Leyla artık evlidir onun da başkasından çocukları olmuştur. Bekir babasını alır evine götürür çok sevinçlidir zira babasız olmak onu tanımamak son derece hüzünlü yıllar geçirtmiştir ama artık mutludur. Bekir de evlenmiştir. Yusuf oğlunun evinde gelini ve evladı ile bir kaç gün kalır.

BABA EKSİKLİĞİNİ YILLARCA YAŞADILAR
Bekir babasının üzerine adeta titrer. Hatta Yusuf bir tarafında gelini bir tarafında oğlunu alır yatarlar onları gönlüne yüreğine bağrına basar bir gece göz yaşlarına boğulur hıçkırıklar boğazına düğümlenir. Bekir merak eder kalkar otururlar Yusuf, "Oğlum senin kursağında benim ekmeğim olması gerekirken benim kursağımda senin ekmeğin var bir baba mahcubiyeti ve vicdan azabı çekiyorum" der. Göz yaşlarına boğulur Bekir de eşi Elif de birlikte ağlarlar çünkü hepsi baba EKSİKLİĞİNİ, ezikliğini yıllarca yaşadılar aile yeniden kenetlenir. Bir anı yeni bir fiili aile mukavelesi tazelenir, yeni bir sayfa açılır. Hiç kan keser de su olur mu? Herkesin dünyada bir anne ve bir de babası vardır bu fıtri gerçekle bir kez daha yüzleşilir Yusuf yollara düşer yeniden Gümüşhane’ye gelir Bekir de daha sonra ata yurduna babasını ziyarete gelir hiç tanımadığı kardeşlerini tanır çok güzel ilişkiler akrabalık dostluk gelişir Bekir’in iki oğlu bir kızı olur oradan ülkenin çok saygın mesleki ve itibarlı noktalarına gelir. Yusuf hem Gümüşhane hem de yavrusu Bekir’in diyarında evlatları torunlarına ilgiyi sürdürür ve göç onu yine başka bir büyük kentin varoşlarına atar. Helal rızk mücadelesi ve onuru ile zorluk içinde hayatını sürdürür şerefli anılarıyla hakka yürür. Gurbet, göç insanımızın değişmez kaderidir.

Sabri ŞENEL / 14.9 2021