İşin doğasına göre değil, bireyin doğasına göre şekillenen iş temposu söz konusu olduğunda
‘işkoliklik’ kavramının ortaya çıktığını belirten Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, “İşkolik
bireyler, çalışma saatlerinin haricinde de sürekli işe dair eylemlerde bulunur.

Ya çalışmaya devam eder ya işi ile ilgili farklı aktivitelerde bulunur ya da işten uzak kaldığı anlardan çok hoşnut olmaz.” dedi. Daimi olarak işe odaklanmanın ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkilerinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, duygusal tükenme ve depresyonla
karşılaşılabileceği, bununla birlikte aile hayatının ve sosyal hayatın da olumsuz etkilenebileceği konusunda uyardı.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, işkolikliğin
belirtileri hakkında bilgi verdi ve işkolik yaşamın neden olabileceği sorunlara dair açıklamalarda
bulundu.

İş temposu kişinin doğasına göre şekilleniyorsa bu ‘işkoliklik’ belirtisi

İnsanlığın büyük kesimi için çalışmanın gerekli olduğunu dile getiren Uzman Klinik Psikolog
Sedef Koç Bal, “Yalnızca ekonomik kaygılar nedeniyle değil, bireyin üretkenliğe, sosyalleşmeye olan
ihtiyaçları da psikolojik sağlamlık açısından mühimdir.” dedi.
Çalışma hayatının belirli dönemlerde daha yoğun olduğunu hatırlatan Uzman Klinik Psikolog
Sedef Koç Bal , “Yapılan işin doğasına göre bu dönemler değişir. Öte yandan bireyin doğasına göre
şekillenen bir iş temposundan söz ettiğimizde ise işkoliklik kavramı belirmektedir.” şeklinde konuştu.
İşkolik kişiler, işten uzak kaldığında huzursuz hissediyor.

İşkolik bireylerin, çalışma saatlerinin haricinde de sürekli işe dair eylemlerde bulunduğunu dile
getiren Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, “Ya çalışmaya devam ediyordur, ya işi ile ilgili farklı
aktivitelerde bulunuyordur ya da işten uzak kaldığı anlardan çok hoşnut değildir. İşkolik birey işine
fazla odaklanması sonucunda özel hayatını dengelemekte zorlanır. Kendine vakit ayıramama, sosyal
etkileşimin kısıtlı olması, iş dışında ilgi alanlarının olmaması, ruhsal veya fizyolojik sağlık sorunlarının
ortaya çıkması gibi belirtiler kendini göstermeye başlar. Buna rağmen birey bu durumdan rahatsızlık
duymayabilir ve iş temposunu azaltmaya dair değişiklik yapmak istemeyebilir.” dedi.
Yoğun çalışan her bireyin de işkolik olarak tanımlanamayacağını sözlerine ekleyen Uzman Klinik

Psikolog Sedef Koç Bal şöyle devam etti:

“Bazı işlerde görev tanımı gereği veya dönemsel olarak yoğunluk görülmesi normaldir. Belirli bir plana
göre ve hedefe ulaşmak amacıyla geçici olarak yaşanan yoğunluğu tolere etmek mümkündür. Bir süre
sonra birey normal hayatına dönmeyi arzular. İşkolik birey ise süresiz olarak çalışmaya dair kendi
üzerinde zorunluluk hisseder ve işten uzak kaldığında huzursuzluk yaşayabilir.”

İşkoliklik, duygusal tükenme ve depresyonla sonuçlanabiliyor. Daimi olarak işe odaklanmanın ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkilerinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, “İşkolik bireyde hayatını idame ettirmek için çalışma zorunluluğu bir süre sonra işte başarılı olma beklentisi, başarıyı sürdürme arzusu, başarılı olamama kaygısı, rekabetin yarattığı stres gibi unsurlara dönüşmektedir.” uyarısında bulundu.

Diğer yandan bireyin başarıya sahip olarak elde edeceği ikincil kazançların işkolik bireyin genellikle
farkında olmadığı tetikleyiciler olduğunu da vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, “Bireyin
kendini gerçekleştirmeye dair yatırımı tek bir alana yönelik yani çalışmak olduğunda, hayatın dengesi
bozulmaya başlar. Sosyal etkileşimden keyif alamayan birey zamanla izole yaşamaya yönelir, bununla
birlikte kişiler arası ilişkilerde, özellikle duygusal ilişkilerde sorun yaşanması beklenen bir durumdur.
En nihayetinde duygusal olarak tükenmeye başlayan bireyde depresif belirtilerin ve uyku sorunlarının
da baş gösterdiği görülür.” şeklinde konuştu.

İş-yaşam dengesinin sağlanamaması aile içi çatışmalara neden olabilir!

İş-yaşam dengesinin zaman içerisinde bozulmasıyla birlikte aile hayatında da memnuniyetsizlikler
görüldüğünün altını çizen Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, “Evi ile ilgili sorumlulukların aksaması,
rollerin birbirine karışması, aile üyeleri arasında iletişim kopukluğu, önceliklerin değişmesi ve tüm
bunların neticesinde yaşanan aile içi çatışmalar sürpriz olmayacaktır.” dedi.

“Bireyin öncelikle kendine, bireysel ihtiyaçlarına vakit ayırması ve bunun yanında sosyal kaynaklardan
beslenmesi hayat akışında aslında mümkündür.” diyen Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, işkoliklik
belirtileri gösteren kişilerin birtakım değişikliklerle bu durumu yönetebileceğini söyledi ve bu
değişiklikleri şöyle sıraladı:

“İş dışındaki kaynaklardan da beslenmek aslında motivasyonu arttıracağı için aynı zamanda çalışma
verimine de katkıda bulunacaktır. Planlı ilerlemek işleri kolaylaştırabilir. Haftayı önceden planlayarak
İş zamanı, aile zamanı, bireysel zaman, sosyalleşme zamanı, spor zamanı gibi alanlara bölmek faydalı
olabilir. Uyku, beslenme ve dinlenmeye yeterli vakit ayırmak önemlidir. Fiziksel dinlenmenin yanı sıra ruhsal denge de ihmal edilmemelidir, bazı bireyler bunu yalnız kalarak yapmayı tercih ederken bazıları ise aktif planlar içerisinde ruhunu besliyor olabilir. Bu noktada bireyin kendini tanıması ve ihtiyaçlarını
fark etmesi önemlidir.”

Alternatif ilgi alanları keşfedilebilir…

Üretmekten uzak kalamayanlar için alternatif ilgi alanları edinmenin üretkenliğin farklı bir yönü
olabileceğini hatırlatan Uzman Klinik Psikolog Sedef Koç Bal, sözlerini şöyle tamamladı:

“Birey iş haricinde keyif alacağı, sosyalleşeceği hem de üretmeye devam edeceği yeni yollar
keşfedilebilir. Kimileri için bu bir sanat dalı iken kimileri için toplumsal bir amacın parçası olmak gibi
düşünülebilir.

İşkolik olduğunu fark eden ve değişim isteyen birey gerek benzer süreçlerden geçen
meslektaşlarından gerek aile ve arkadaşlarından yardım isteyerek sosyal destekten fayda görebilir.
Bireysel çaba ile beklediği sonuçlara erişemediğini düşünen birey söz konusu durumla başa çıkamıyor
ise artık uzman desteği almayı düşünmelidir.”

Editör: Haber Merkezi