Bu günlerde birçok yazar- çizer ve yorumcu Ak Parti seçmeni hakkında ileri geri sözler sarf etmektedir. Doların sürekli yükselmesi, Tayyip Erdoğan’ın sert tutumu, var olan ekonomik sıkıntılar nedeniyle seçmen davranışlarının değişebileceği, Ak Parti’nin oy kaybedeceği ve cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması halinde Muharrem İnce’nin veya Meral Akşener’in şansının yüksek olduğu şeklinde yorumlar yapmaktadırlar.
Bu insanların bilmedikleri bir gerçek var ki, Ak Parti seçmeni söylenenlerin aksine çok kararlı bir duruş göstermektedir. Dikkat edilirse Ak Parti’nin en çok oy aldığı yerler genellikle ekonomik yönden yoksul insanların bulunduğu yerlerdir. Türkiye haritasına baktığımızda yoksul kesimlerin büyük çoğunluğunu oluşturan Anadolu insanı Ak Parti’ye oy vermektedir. Bu durum geçmiş seçimlerde de bu şekilde gerçekleşmiştir. Ak Parti’nin oy alamadığı yerler genellikle “varlıklı ve hayat biçimleri farklı” olan insanların ikamet ettiği yerlerdir. Mesela, İstanbul’un yoksul kesimlerinin yaşadığı Sultanbeyli, Çekmeköy, Ümraniye, Beylikdüzü, Eyüp, Fatih gibi ilçeleri Ak Parti’nin en çok oy aldığı yerlerdir. Oysa Kadıköy, Ataşehir, Kartal, Beşiktaş, Bakırköy gibi varlıklı insanların yaşadığı yerler Ak Parti’nin daha az oy aldığı yerlerdir. Bu durum bize göstermektedir ki, ekonomik gücü yüksek olan kesimler Ak Parti’ye daha az oy vermektedir.
Şimdi bu durumu biraz daha açmak gerekir. Sürekli olarak, ülkenin ekonomik yönden kötüye gittiğini, insanların bu ekonomik krize daha fazla dayanamayacağını, bu nedenlerle Ak Parti’ye verilen oylarda düşme olacağını iddia edenler, seçimden sonra yine yanıldıklarını göreceklerdir. Eğer bunların düşündükleri doğru olsa, yani ülkede bir ekonomik kriz olsa, bundan en çok etkilenenlerin başında yoksulların yer alacağı aşikardır. Ak Parti’nin sırtını dayadığı seçmen gelir düzeyi düşük olan Anadolu insanlarıdır. İddialar doğru olsa, bu seçmenlerin başka partilere kayması gerekirdi. Oysa bu seçmen kitlesinin kararlı duruşunun devam ettiği görülmektedir. Peki neden böyle? Birincisi ortada galiba ciddi bir kriz yok, ikincisi Tayyip Erdoğan’ın halkla doğrudan kurduğu ilişki. Tayyip Erdoğan yoksul kesimleri çok iyi korumaktadır. Dul kadınlar, 65 yaş üzerindekiler, engelli vatandaşlar, gazi ve şehit yakınlarına sağlanan imkanlar azımsanmayacak bir yekün tutmaktadır. Garip gurebaya verilen değer kıymet ifade etmektedir. Bu insanlar kendilerine sağlanan imkanların farkındalar. Bugüne kadar hiçbir iktidarın sunmadığı imkanlar sunulmuştur. Bu insanların oylarının başka bir partiye kayması mümkün gözükmemektedir. Bu kesimin oy toplamı (yakınları ile birlikte) yaklaşık 16 milyon civarındadır.
Ak Parti’nin daha az oy aldığı yerlerde yaşayan seçmen profiline baktığımızda, genellikle varlıklı, tahsilli veya dini hassasiyetlere alerjisi olan insanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu profil içinde yaşam biçimlerine müdahaleden samimi olarak endişe edenleri Ak Parti’nin ilk iktidar yıllarında anlamak mümkün idi. Ancak 16 yıllık Ak Parti iktidarında bu insanların korkularının gerçek olmadığı anlaşıldı. Kimsenin hayat biçimine müdahale edilmedi. Buna rağmen halen bu endişeyi taşıyor olmaları tek başına araştırılması gerekli bir durum olsa gerek. Ama varlıklı insanların neden Ak Parti düşmanı olduklarını anlamak hiç mümkün değil. Zira ülkenin kaymağını yiyenler bunlar. Peki geçim sıkıntısı olmayan, hatta varlıklarına varlık katan, birçoğu genel müdür, CEO, işletmeci, doktor, avukat, mühendis, gazeteci gibi meslek sahibi bu insanlar neden Ak Parti ve Tayyip Erdoğan düşmanlığı yapmaktadırlar. Bunun sebebi, bu insanların iflah olmaz hastalığı “kibirdir”. Kibrinden dolayı kıskançlık gösterip Tayyip Erdoğan’ı topa tutmaktadırlar. Bu kesim varlıklı, tahsilli, sosyal statüye sahip oldukları halde neden dışarıda kaldıklarına bir türlü anlam veremedikleri için kıskançlık edip, Tayyip Erdoğan düşmanlığı yapmaktadırlar.
Toplum kesimleri arasındaki farkın bu denli açık ve keskin olması, halkın büyük bir kesimi arasında kaynaşma olmadığını göstermektedir. Bu durum sağlıklı bir toplum yapısının oluşmasına ciddi engel gözükmektedir. Bu hususun iyi analiz edilip kaynaşmanın sağlanması kaçınılmaz bir durumdur. Bu işin bir tarafıdır.
Tayyip Erdoğan halkın büyük bir kesimi ile çok iyi bir gönül bağı kurmuştur. Ara sıra millet Ak Parti’ye ayar vermeye kalksa da, Tayyip Erdoğan ortaya çıktığında, halk onu kucaklıyor. Onun mahzun olmasını istemiyor. Dahası halk Tayyip Erdoğan’a zarar gelmesini hiç istemiyor. Onun dirayetli duruşu, korkusuz oluşu, gerektiğinde dünyaya kafa tutuyor olmasını benimsiyor. Bu sebeple bazı hatalarını da görmezden geliyor.
Diyeceğim o ki, mütekebbirlerin umudu yine başka bahara kaldı. Seçim milletimize hayırlı olsun.