Şimdi kıştı, ama ben son baharı düşünüyorum. Yaprakların birer birer dallarından koparak uçuştuğunu, artık geriye dönüşün zor olduğunu düşünüyorum. Kim kime küstü. Bu bir kopuşmuydu veya kaçışmıydı. Dal’mı yaprağa küstü, yaprakmı dal’a. Velhasıl bir süreç devam edip gidiyor…
Bir olmak, bir arada olmak zor zanaat. Nefisler ve egoları zapt etmek o kadar güç’ki, uğraş uğraşabilirsen. Gel dersin gönül, otur sofraya yemek beğenmez. Dün’e bak bugüne şükret o bile yetmez. Peki ne istersin! Hep savsaklanmak, ne sana ne başkalarına ne kazandıracak. Gel be uslan dersin, burun kıvırır. Peki ne yapalım. Sevdik be gülüm. Toprağımız bildik. Atamız, yurdumuz belledik. Ölsek de kalsakta küsemeyiz. Ama yorulduk be gülüm. Uçuşuyoruz, yaprak misali. Rüzgâr mı bizi sürüklüyor, bizler mi onu. Çarptık duvarlara, yerlerde süründük. Hala ne bekliyoruz. Süpürüldük. Birer birer. Hak etmedik bunları. Vebal arşa kadar. Kullananlar veya kullanılanlar. Temsil’de yokuz be gülüm. Küçük oyuncaklarla mutlu olduk. Elimize verilen yalancı şekerlerle oyalandık. Benim zavallı nefsim. Yıllarca keçiboynuzundan şeker alacağım diye uğraşıp durdun. Atı alan Üsküdar’ı geçti. Sen. Ne zaman nerde hata yaptık diyeceksin zor bir soru! Ey nefsim sen ne kadar daha herkesi kullanacaksın. Vebal değilmi. Bir günde, gelin bir olalım demedin. Ayrışmayı, bölünmeyi güç vehmettin. Dün elimizde iki vardı. Bugün yokuz. Ne zaman kırpaharlardan su içerken eyvah diyeceksin. Bir ebedi yolculukta kiminle helalleşeceksin. Bir yaprağın son uçuşu gibi . Dallar mı hasret, gidenler mi? Bu vebale kim ortak. Ne zaman ey nefsim dik durmayı becereceksin. Ne zaman ben de adamın diyeceksin. Atalarımızın bize bıraktığı o mübarek kredileri, şahsım ve egom için kullanmayacağım, ne zaman diyeceksen…
Tarihin affetmeyeceği dönemler ve o dönemlerde yaşayanlar vardır. Kubbede kalan hoş bir seda misali. Güzelliklerle ve dualarla anılabilmek. Ekmek ve biçmek misali. Peki ekmeden, nasıl beklenir. Yapma nefsim. Yapma egom. Ben artık ben değilim. Küçük hediyelerle, gündelik beklentilerle tatmin oluyorum. Bıraktık milletvekillikleri, Belediye Başkanlıklarını, Meclis Üyeliği de fena değil. Birilerinin yanında görünelimde o da bize yeter. Bir iki plaket ödül, sahte tebessümler. Ah nefsim ne zaman durulacaksın. Ömür dediğin sermaye çok uzun değil. Boşver kimin kiminle nerede olduğu. Onurlu kal. Duruşun hep doğru olsun. Büyüklerimiz hep bunu söylemezler miydi…
Uçuşuyoruz rüzgârın önünde sürükleniyoruz. Nerede ve nasıl olacağımız belli değil. Bir kopuş’u yaşıyoruz. Kavaklarımız vardı Çoruhu’un kıyısında. Son bahar o zamanlar oralarda ne güzeldi. Ayrılık ve kavuşma hep bir birini beklerdi. Kavuşma bir umuttu. Aylarca sürse bile. Şimdi ben, kimi bekliceyim. Ağaç yaprağa, yaprak ağacına hasret. Bu bir kopuşmuydu…